amorti - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

amorti

“yok anacım bir amorti bile yok. çıkmadı hiç bir şey. iyice baktım listeye” diyor caddedeki bir kadın sesi. öyle içten bir hayal kırıklığı ile söyledi ki bunu. soluma döndüm. karşı kaldırımda kırmızı örgülü şapkanın altında, siyah kabanının içinde 40 yaşlarında, orta boylu bir kadın bir yandan telaşlı adımlarla yürüyor, bir yandan da aynı telaşla şanssız olduğundan yakınıyordu telefonun öbür ucuna. kim bilir ne istemişti de vermemişti hayat o’na da. son bir umut bu piyangoya sarılmıştı. ya da ve belki de her çekilişte aynı konuşmaları gerçekleştiriyordu. bilinmez? ama hayal kırıklığı sahiciydi.
herkesin tutunma biçimi farklıydı hayata. onunki de bu hayaller ve kırıklıkları olabilirdi. bir sonraki güne, haftaya ve yıla bu şekilde devam edebiliyordu. 
.
peki ben neye ve niçin tutunuyordum?
eski yılın son saatlerinde market alışverişindeyim. yeni yılın sabah saatlerinde yine marketteydim. jonas’ın kulaklarını epey bir çınlattım. ama ondan önce sabah beşte uyandım. kafamda şimdi adını unuttuğum bir emel sayın şarkısı dönüyordu. şaşırdım. çünkü en son ne zaman emel sayın dinlemiştim hatırlamıyordum. yeniden yattım. bu kez yedide daha kuvvetli dönüyordu şarkı beynimde. korkunç sayılabilecek bir rüyadan uyanmıştım oysa. son olarak 09:39 da yine emel sayın’la uyandım. kahvaltıyı beraber yaptık. markete birlikte geldik. sonra işte o kadın. bir amorti bile yok dedi üzgün ve kırgın bir sesle. o an işte robin hood olmak istedim. niye alaaddin ve sihirli lambası yahut jesse james değil de robin? hiç bir fikrim yok. ben bunları düşünürken emel sayın’ı ihmal ettim. şarkı uçtu gitti aklımdan. bu sefer şarkıyı hatırlamaya çalıştım. anımsayamadım. bir kaç adım önümdeki adam sanki son nefesiymişçesine çok derin çekti sigara dumanını içine ve aynı kadercilikte geri bıraktı. bir ambulans sabahın sessizliğini yırtarcasına hayat kurtarmaya gitti. sokaktaki ayazı dengeleyen güneş uzun boylu bir apartmanın arkasında kaldı. ben daha az üşüyeyim diye montumun fermuarını boğazıma kadar çektim. geceden kalma, kırmızı ışıklı dükkan camlarında şarkıyı aradım. bulamadım. market görevlisine traş bıçaklarının yerini sordum. kasada olduğunu söylediler. kasiyerin arkasında sıla cdsini görünce şarkıyı hatırladım. gülümsedim. kasiyer kız üzerine alındı. daha hesabı almadan “iyi seneler” diledi. “üzüldüğün şeye bak” dedim. “efendim?” dedi. size de sevgi, barış, sağlık, insanlık, neşe ve huzur dolu bir 2018 diliyorum. yine güldü. ben de güldüm kendime. önceki akşam youtubeda nerdeyse tüm sıla şarkılarını dinlemiştim. şarkı oradan kazınmış olmalıydı beynime. sıla girmiş ama emel sayın çıkmıştı. 
dönüşte amorti çıkan biletimi 9 ocaktaki çekiliş biletiyle değiştirdim. 
.
sıla - üzüldüğün şeye bak