kar kokusu - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

kar kokusu

gözlerim kapalı. şuurum açık. saate baktım. 05:28. hoca, saba makamını çok güzel icra ediyor. ama uzaklardan, çok derinden geliyor sesi. oysa cami bir sokak ötemizde. rüyada mıyım? tereddüt ettim. yok değildim. hem ben nasıl ve neye uyandım? uyandığım için mi duydum sesi yoksa sese mi uyandım. ya içimde günlerdir hiç dinmeyen ses? babalar evlatlarına kıyabilir mi hiç? 
babalar evlatlarına...
.
annemdeyim bir kaç gündür. babamın son günlerini geçirdiği odada. ama yattığım yatak o'nun yatağı değil. başka bir yöne bakıyor bu yatak. koltuktan bozma ve daha geniş. onun yatağına ne oldu bilmiyorum. fakat duvarın rengi on senedir aynı. bilincinin yerinde olmadığı son günlerinde bana sorduğu son soru. hatta kurduğu son cümle " duvarların rengini niye değiştirdiniz?" olmuştu. değişmemişti oysa. yıllardır hep aynı. fildişi venedik sarısı.
.
"otlu peynir kokusuymuş" yılmaz'ın babası. oysa kar kokusuydu benim babam. eve geç gelmek zorunda olduğu soğuk ve karlı akşamlarda önce pencerede daha da gelmeyince uyur numarasıyla yatakta beklerdim. cep telefonu icat olmamıştı daha o zamanlar. sabit telefonumuz da yoktu. zaten mahallede bir bakkalda, bir de fabrikatör nuri'nin evinde vardı telefon. dolayısı ile " ben şuraya gittim, şundan gecikeceğim yahut mesaiye kaldım" diye haber verme imkanı da yok. çocuk yüreğimle merakla, acaba bir şey mi oldu diye korkarak beklerdim. merdivendeki ayak seslerini ama en çok da sigaradan mütevellit -hala kulaklarımdaki- kesik kesik öksürüğünü duyunca derin bir oh çekip sevinirdim. ama nerden bilebilirdim? benim çok sevinmeme neden olan tütünün bir gün o'nu aramızdan alacağını. bilemezdim. 
dedim ya; kar kokusuydu benim babam. odama gelip hafifçe başımı okşadığında ellerine ve üzerine sinmiş zemheri soğuğu ile kalbim ısınırdı. hem benim babam adam gibi adamdı. hep söylerim. bana hiç bir oyun öğretmedi. "iyi insan ol yeter" dedi. denedim. kendim dışımda kimseye zararım da olmadı. sanırım. öyle ümit ediyorum yani. kelimelerle oynamayı kendi başıma öğrendim mesela. ve oyun hamuru gibi oynayarak böyle kelimelerle yeni bir şeyler söylediğimi düşünmek hoşuma gidiyor yine de. lakin ikimizde biliyoruz ki sevgilim. değişen ve yeni bir şey yok. üzücü olan da bu işte. hiçbirşey..
.
şimdi, sabahın beşbuçuğu. uzaklarda, içim sıkılıyor. midemde sanki bir futbol topu. beynimde dinmeyen bir ses; babalar evlatlarına... 
ruhum sıkılıyor. canım yanıyor. ama babam yüzünden değil..